Ege Denizi’ndeki Caulerpa racemosa Populasyonlarının Filogenetik İlişkilerinin DNA Barkodlama ile Belirlenmesi

Hasan Hüseyin Atar

Mevcut biyoçeşitliliği korumak ve ekolojik yapıyı anlamak için canlıların tür seviyesinde tanımlanması ve sistematikte doğru bir şekilde konumlandırılması kritik öneme sahiptir. Özellikle bitkiler gibi geniş bir biyoçeşitliliğe sahip gruplarda, örneklerin morfolojik olarak tanımlanması için çok fazla işgücü ve uzmanlık gerekmektedir. Bitkilerde morfolojik tür tanımlama yapılması için zarar görmemiş, bütün bir bitki örneği gerekmektedir. Ne var ki tam bir örnek elde edilemediği durumlarda tür tanımlama morfolojik tanımlama yapılamamasının getirdiği zorluklarla karşılaşıldığında moleküler yöntemlerle tanımlama yapmanın avantajları belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. Tür tanımlama için geliştirilen en güncel moleküler yöntem olan DNA barkodlama esasında alınan bir doku örneğinden kısa ve standardize edilmiş bir DNA bölgesinin hızlı, doğru ve ekonomik bir şekilde analiz edilmesini ve elde edilen verinin türün genetik olarak karakterize edilmesinde kullanılmasına dayanmaktadır. Uluslararası The Consortium for the Barcode of Life (CBOL) Plant Working Group ve bu konuda çalışan araştırıcılar kodlama yapan plastid genomdan olan ribulose 1,5-bisfofat karboksilaz (rbcL) ve maturaz (matK) bölgelerini en uygun adaylar olarak göstermektedirler. Ancak çalışmalar nükleer genomdan internal transcribed spacer (ITS) bölgesi üzerine de halen devam etmektedir.

Akdeniz’e endemik olan, kıyı erozyonunu önlemedeki rolü büyük olan ve deniz çayırları olarak bilinen Posidonia oceanica türünün denizler için önemi 1950’ler de fark edilmeye başlanmış ve o günden beri Akdeniz ülkelerinde birçok çalışmanın konusu haline gelmiştir. Sudaki karbondioksiti tutarak sediment ve su kalitesini iyileştiren bu bitki aynı zamanda çok hassastır. Düşmanları arasında en çok göze çarpan katil yosun (Caulerpa racemosa) gibi birçok etkene maruz kaldıkları için bulundukları deniz yataklarında çayırlar günden güne kaybolmaktadır. Herbivor bazı balık ve kabukluların besin kaynağı olsa da hızlı bir şekilde yayılıp büyüdüğü için hayvanlar tarafından biyolojik olarak kontrol altına alınmasını sağlayacak yeterlilikte tüketilememektedir.

Bu çalışmada, Ege Denizi’ndeki 12 istasyonda gerçekleştirilen ön çalışma ile toplanan C. racemosa türüne ait örneklerin DNA barkodlama yöntemi kullanılarak tür seviyesinde moleküler olarak tanımlanması, iki farklı DNA’ya ait iki farklı barkodlama geni olan ribozomal DNA’dan rbcL ve nükleer DNA’dan ITS kullanılarak nükleer ve ribozomal DNA’nın tür teşhisindeki etkinliğinin karşılaştırılması, genlerin tek tek ve birlikte kullanılması ile populasyon içi, tür içi ve türler arası ayrım başarılarının değerlendirilmesi ve diğer ülkelerden DNA dizileri ile karşılaştırılarak filocoğrafik bir analiz yapılması hedeflenmiştir.

Ankara Üniversitesi BAP